“…Sonuçta gerçeklerin yarısı, sanmaların bütününe eş. Değil mi?..”
Öne çıkan
Dar Zamanlar IV – Sanmak
“…Sonuçta gerçeklerin yarısı, sanmaların bütününe eş. Değil mi?..”
“…Sonuçta gerçeklerin yarısı, sanmaların bütününe eş. Değil mi?..”
“Halbuki dut gibi o leke
Yine kendinden olanla
Beyazlaşır yüreğim’in bulutları…”
“Halbuki ateş olanı sen sanırdım
Meğerse ardında küller bırakan benmişim”
“Olmaz ya, mutlu oluruz hani
Birkaç kahkaha ile şaşırtıveririz
Hayatın şaşmış terazisini”
Bazı anlarım vardır: kendimle baş başa kalmaya korktuğum. Çünkü düşüncelerim var baştan ayağa düşman kesilmişçesine saldıran. Bir de durmaksızın onlara destek veren zihnim.
“Alt etmiş olabilir belki beni
Ama hangisi kesin zaferle sonuçlandı ki?”
“Bizim harbimizden küçük bir “kar savaşı”
Sonrasında dönüşen iki büyük kardan adam”
İçimde tutamadığım öylesine şeyler var ki… Üstelik dışarı öylesine çıkmak istiyorlar ki… Gözyaşları onlar için bir kaçış ya da tutunuş olabilir mi? Sahiden gözyaşları neyi tutar?
“Şahit ol yakı(nı)şıma
Sahip olduğun tüm anıları”
Ölüme doğru koşarken zamana teşekkür mü etmeli tüm yaralarımı kapattığı için? Yoksa lanet mi okumalıyım ölüme birkaç kaldığı için?
Kimimiz takılıp kalırız ördüğümüz bu iplerine arkasında. Kimimiz de tüm zarafetiyle bürünüverir bir kelebeğe, bir kanat çırpışıyla tüm güzellikleri serebilir önüne: varlığıyla…
Hiçbir düşüncenin akmadığını varsaydım. Zihnimin içine bir şey girmiyor ya da çıkmıyor. Böyle kalıyorum bir süre… Gözlerim kapalı ve de fırlayıp çıkmaya hazır bir ok gibi gergin. İşte o an başlıyor her şey.